Bilgisayar

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Duvardaki saate baktı kadın. Sövmemek için kendisini zor tutuyordu. Öfkeyle yukarı kata, odasına çıktı. Üzerini değiştirirken telefonu çaldı. Böyle olacağı belliydi zaten çünkü her sabah aynı şeyleri yaşıyorlardı. Eline telefonunu aldı ve arayan isme baktı. Acımasız duyguları anında gün yüzüne çıkmıştı. Telefona cevap verip bağırdı “ne var?”

Telefonun ucundaki adam boğuk bir sesle konuştu. “Bilgisayar seni istiyor tatlım.”

Elleri titriyor, öfkesi ve nefreti tüm sinirlerini alt üst ediyordu. Kadın öyle gergindi ki parmakları telefonu kapatma gücüne bile sahip değildi. Telefonu fırlatmayı tercih etti ve yatağa oturup hıçkırarak ağladı. Ağlama seslerini duyan, saçları yandan örgülü, sarışın, henüz 7 yaşlarındaki küçük kız çocuğu kapıyı açıp içeriye girdi. Paniklemiş bakışlarla yatakta hıçkırarak ağlayan ablasını izledi. Masum bir kediden farkı yoktu küçük kızın. “Ne oldu abla? Neden ağlıyorsun?”

Kadın aniden ciddileşerek göz yaşlarını elinin tersiyle sildi, boğazını temizledikten sonra “bir şey yok Zeynep. Git üzerini değiştir, gideceğiz birazdan.” dedi. Zeynep ısrarla ablasına bakmaya devam etti. Cevap bekliyordu. Kadın meraklı bakışlarla kendisine bakan küçük kıza sesini yükseltip sözünü yineledi. Zeynep ise kararlı şekilde oturmaya devam etti. Kadın bu sefer daha öfkeli şekilde bağırdı ve yatağına tekme atmayı da ihmal etmedi. Zeynep çok korkmuştu. Bir şey diyemeden hemen odasına doğru yol aldı.

Telefon sesi duyuldu, Zeynep’in odadan çıkmasıyla. Kadın aynı nefret ve öfkeyle tekrar telefonuna yapıştı. Bu sefer arayan başkasıydı. Tanımıyordu arayanı. Döngü kırılmış gibiydi. Bu numara farklı bir döngünün parçası gibiydi. Bilgisayar yeni bir şey mi deniyor yoksa? Kadın anlam veremedi. Belki de unuttuğu bir olaydı bu. Bilgisayara ve onun başındaki adama hiddetlenerek açtı tekrar telefonu. “N’aber?” Kadın şaşkındı. İlk defa birisi ona insan gibi yaklaşmıştı. Daha önce hatırladığı hiçbir döngüde ona böyle yumuşak davranılmamıştı.

“Sen de kimsin? Ne istiyorsun? Bu da başka bir oyunun parçası mı yoksa?”

“Ne dediğini anlamadım, iyi misin?”

“Artık ne yapacaksan bir an önce yap ve şu lanet olası döngü bitsin. Yaşamak ve bu saçmalığa devam etmek istemiyorum daha fazla.”

“Alkol falan mı aldın sen? Derse geç kalıyoruz Yeliz.”

“Sen ne saçmalıyorsun? Ne dersi? Ayrıca benim adım Yeliz falan değil!”

“Of! Şimdi anladım. Sen yine o mavi haplardan aldın değil mi? Bekle hemen geliyorum.”

Kadın telefonun ucundaki kişinin ne dediğini anlamak için zihnini yokladı fakat hiçbir şey anımsamıyordu. Odasından dışarıya çıkıp Zeynep’e seslendi. Ama Zeynep yoktu. Ev yoğun bir sessizliğe hapsolmuş gibiydi. Bir süre evde Zeynep’i aradıktan sonra yalnız olduğuna emin oldu. Nereye gitmişti bu çocuk? Aniden gözüne bir kasa ilişti. Daha önce hatırlamadığı bir kasaydı bu. Kapağını açmaya çalıştı ama kilitliydi. Yerinden oynatmaya çalıştı ama kalkmıyordu. Sanki yere sabitlenmişti. Kadın kasa ile uğraşırken kapı çaldı. Kapıyı açtığında tanımadığı bir kadın gördü. “Sen de kimsin?”

“Yeliz, çok kabasın. Geç içeriye konuşmamız gerek. Her şeyi anlatacağım.”

“Sen beni arayan o kadınsın… Benim adım Yeliz değil!”

“Of! Peki hanım efendi adınız nedir öyleyse, bana söyler misiniz?”

“Benim adım şey… Benim adım…”

“Geç içeriye geri zekalı!” tehditkar şekilde eliyle içeriyi işaret etti. Ev kendi eviymiş gibi hareket ediyordu. Daha önce sanki buraya gelmişti. Kadın, şaşkın şaşkın bakarken o mutfağa girmiş bir bardak su ile dolaptan çıkardığı benek benek olmuş muzu tabağa hazırlıyordu.

“Ne yapıyorsun sen? Benim evimde kendi evin gibi nasıl takılıyorsun?”

“Bak Yelizciğim biz çocukluk arkadaşıyız. Sen Oktay denen o adamla sanırım yine görüşmeye başladın. Bak o çocuk sıkıntılı bir çocuk. Sana yine mavi ilaçlardan içirmiş olmalı. Şu muzları yeyince zaten kendine geleceksin ve ne demek istediğimi anlayacaksın.”

Hiçbir şey demeden muza uzandı ve yedi. Şaşkınlığı gitmiş değildi. Bu, bilgisayarın yeni bir oyunu olmalıydı. Olacakları görmek için sakince tüm aşamaları gerçekleştirdi. “kardeşim, Zeynep nerede?”

“Zeynep mi? Ah! Bak Yeliz; Zeynep senin kardeşin değil kızındı. İki sene önce trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Sen de o zaman Oktay denen adamla tanıştın. Kendisi Bilgisayar oyunu yapan aynı zamanda uyuşturucu ilaçlar üretip oyunları için bunları kullanan birisi ve seni de bu şerefsiz denek olarak kullanıyor. Seni defalarca uyardım ama yine de bu adama olan ilgin yüzünden beni dinlemedin, sevmek sana yaramıyor kızım. Şöyle geç uzan, birazdan muzda bulunan potasyum etkisini gösterir ve kendine gelmeye başlarsın.”

Denileni yapmış ve kanepeye uzanmıştı kadın. Bir süre sonra zihni berraklaşmaya başladı. “Lanet olsun! Kaç gündür bu haldeyim?”

“Bilmiyorum, en son 3 gün önce görüşmüştük. Hatırlıyor musun?”

Yeliz düşünceli şekilde kanepeden doğrulup elleriyle başını tutmaya başladı. Başı zonkluyordu. Hemen eline telefonu alıp Oktay’ı aradı. Telefona cevap veren Oktay “Bilgisayar” dediği sırada Yeliz; “Ne haltlar karıştırdığını biliyorum hayvan herif. Bir daha beni arama. Seni doğduğuna pişman ederim.” Dedikten sonra telefonunu kapadı, derin bir oh çekip arkadaşına baktı, üzgün ve bitap haldeydi.

Bilgisayar

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yazıver ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!