Salep – B. E. N.

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

B;

“Ustam! Bize iki salep lütfen…

Kalabalık, çok kalabalık bir şehir burası. Her gün binlerce insanın geldiği ve yine gittiği ama asla karmaşanın ve olayların bitmediği bir şehir…

Bazen insan sessizliği aramıyor değil. Düşünsenize bir anda her sesin sessizleştiğini. Ani bir kafa dinginliğine geçiş yapmış olmaz mıyız? Ne yazık ki bunu asla bilemeyeceğiz. Belki duyma yetimizi kaybeder ve o sessizliğin içine hapsoluruz. Ama o zaman da insan, gördüğü karmaşanın bulantısını hazmetmeye çalışacak. İnsan bu sefer de görme yetisini kaybetmeyi arzulayacak.

Ya bu şehrin kokusu? O ne olacak? Yine çoğu kimsenin göz önünde bulundurmadığı veya bulunduramadığı o konu. Koku konusu. Bankta yanımıza oturan bir amcanın cebinden çıkarıp ateşlediği ve tüttürdüğü o sigaranın, insanı boğarak öldürmeye çalıştığı ama aynı zamanda da öldürmediği, kısaca sürünmesine vesile olan o koku. Ya da otobüse doluşan insanların gün içinde üstlerine sinen ve terleriyle harmanlanan o sarımsakımsı koku… bunlardan kurtulmak için de koku duyumuzun körelmesini mi bekleyeceğiz?

Niye tüm iğrençliklerden kurtulmak için bir şeylerimizi vermemiz gerekiyor ki? Neden başkalarının kaotik, gürültülü, iğrenç pisliklerinden kurtulmak için ben bir şeylerimden vazgeçmeliyim?

Çoğu genç mesela ölmek istiyor, iyi de neden? Başka bir angutun, andavalın, geri zekalının yaptığı mikropluk yüzünden sen niye öleceksin? İşte benim anlamadığım konu bu. Sen salaksan ben niye öleceğim, sen öl!”

E;

“Hey sakin ol! Seni gayet iyi anlıyorum, sonuna kadar haklısın belki ama şu gerçeğe de bakmalısın; ölmek isteyen insanlar artık bir çıkışları kalmamış kişilerdir. Çaresiz insanların yaşama tutunmaları için bir ideallerinin olması, bir fikri benimsemeleri gerekiyor. Amacı olmayan insanlarız biz, yaşayıp ne yapacağız ki? Senin de dediğin gibi bu kadar salak varken hangi birisiyle uğraşacağız? En iyisi ölüp kurtulalım işte.”

N;

“Şefim, sen bana da bir salep getirir misin?

Çocuklar, çocuklar… Az sakin olun bakalım. İkinizin de değindiği konular doğru konular ama bunun çözümü basit ve kimsenin de ölmesi gerekmiyor. Anlıyorum ben de sizlerin yaşındayken böyle deli bir kana sahiptim. Kanım kaynarken insanların davranışları bana çok monoton ve sıkıcı geliyordu. Ancak ben kimseyi öldürmeyi değil, enerjimi doğru şekilde harcamayı kendime amaç edindim. Ve başardım da.

Gürültüyü, görüntü kaosunu ve o iğrenç kokuları, tamamıyla kaldıramıyor olmanız ve bu yüzden de ölümü cezbedici bulmanızı desteklemiyorum. İnsanlığın hiç bir yerinde sorunlar bitmemiştir. İnsanlık varolduğu günden beri savaşıyor. Gerek doğayla gerek kendisiyle ama mutlaka savaşıyor.

Bakın, size basit bir örnek vereceğim; Bir bebek düşünün. Anne karnındaki bir bebek. O bebek, doğum sırasında o kadar fazla strese maruz kalıyor ki bu maruz kaldığı stres sayesinde beyin, bebeğin dış dünyada yaşayabileceği şekilde gelişmek için müthiş bir hız elde ediyor. Bebek o stres altında ölümü değil yaşamı seçiyor ve bunun için gereken her şeyi elde etmek için bir adaptasyon sürecine giriyor.

Bunu başarıp dünyaya gelmiş ve belli bir ömür harcamış insanlar olarak daha gelişkin bir beyne sahip olan sizlerin, hemen ölmeye odaklanması kadar aptalca bir tercih göremiyorum.

Elinizde muazzam stresli bir ortam var. Hayatı seçtiğiniz zaman bir adım ötesine geçmeyi başaracak ve daha mükemmel bir insan olacaksınız. Ölmeniz size bir şey kazandırmayacak. Ama yaşamayı seçmeniz belki daha çok probleme maruz kalmanıza ve yeni bir doğuşa geçmenize sebep olabilecek.

Amaç mı istiyorsun, ideal mi istiyorsun iste sana ideal bir amaç, E.

Sesi, görüntüyü ve kokuyu iğrenç mi buluyorsun iste sana çözmen gereken bir problem, B.

Sizler ölmek istedikçe, kaçmayı tercih ettikçe ne siz kurtulursunuz ne de dünya düzelir. Her engele rağmen, her mide bulandırıcı gelişmeye rağmen yaşamak zorundasınız.

Ve şunu da düşünün; tüm donanımını kurtarmak istese ve yıllardır verdiği emeği korumak için kaçmayı tercih etseydi Atatürk, acaba bugün göz bebeğimiz olan Atatürk olabilecek miydi?

O yüzden kaçmayı ve ölmeyi unutun. Savaşmayı ve yaşatmayı tercih edin. Bu arada eline sağlık şefim, salep de on numara olmuş.”

Salep – B. E. N.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Yazıver ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!